Karadeniz
Karadeniz (Bulgarca: Черно море Çerno more; Rumence: Marea Neagră; Rusça: Чёрное море Çyornoye more; Ukraynaca: Чорне море Çorne more), güneydoğu Avrupa ile Anadolu yarımadası arasında yeralan kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya, doğuda Abhazya ve Gürcistan; güneyde Türkiye
Karadeniz (Bulgarca: Черно мореÇerno more;
Karadeniz, 8 bin 350 kilometre kıyı şeridine sahip, 461.000 km2 alan kaplayan (
Tuzluluk oranı %0,18 dolayındadır. MÖ 6'ıncı binyıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür. Yaklaşık 200 m'den sonraki derinliklerdeki suları oksijensiz olup, hidrojen sülfitçe (HS) zengindir. Bu yüzden balık türü azdır. Karadeniz sürekli bir su buharı ve ısı kaynağıdır ve suları fazla donmaz. Karadeniz kıyılarının uzunluğu 1600 km civarındadır. Dağlar kıyıya paralel uzandığından fazla girintili çıkıntılı değildir. Kuzeyinde Azov Denizi vardır.
Karadeniz adı
Karadeniz'e komşu pek çok halkın anadilinde kullanılan modern isimlerin çoğu Karadeniz anlamına gelmektedir. Bunlar Bulgarca Cherno more (Черно море), Gürcüce Shavi zghva (შავი ზღვა),Lazca Uça Zuğa, veya basitçe Zuğa 'deniz', Romence Marea Neagră, Rusça Chyornoye more (Чёрное море),Türkçe Karadeniz, Ukraynaca Chorne more (Чорне море), Ubıhça .
Strabon'un Coğrafya (1.2.10) adlı çalışmasın sadece pontos (deniz) adıyla geçmesine karşın, Plinius, deniziPontos Euxeinos (iv. 12) adlandırmış ve daha öncesinde önceleri bu sertliğinden dolayı Pontos Axinos adını aldığını bildirmiştir.
Strabon'un Coğrafya (1.2.10) adlı çalışmasın sadece pontos (deniz) adıyla geçmesine karşın, Plinius, deniziPontos Euxeinos (iv. 12) adlandırmış ve daha öncesinde önceleri bu sertliğinden dolayı Pontos Axinos adını aldığını bildirmiştir.
Genel Özellikler
Tuzluluk oranı %1,8 dolayındadır. M.Ö. 6'ıncı binyıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür. Amerikalı deniz jeologları William Ryan ve Walter Pitman Buz Çağı'nın ertesinde Akdeniz'in sularının 150 metre daha alçak olan Karadeniz'e boğaziçi setini yıkarak birden bire dolarak Karadeniz Tufanı adı verilen sel baskınına sebep olduğunu bu olayın Nuh Tufanı efsanesininde kaynağı olduğunu iddia etmiştir. Okyanusbilimci Robert Ballard'ın Sinop açıklarında yaptığı çalışmalarda bulunanlar bu tezi doğrulamışsa da çeşitli bilim adamları alternatif görüşler öne sürmüştür. Karadeniz sürekli bir su buharı ve ısı kaynağıdır, suları fazla donmaz. Karadeniz kıyılarının uzunluğu 1600 km civarındadır. Dağlar kıyıya paralel uzandığından fazla girintili çıkıntılı değildir.
Büyük beş ırmak Karadeniz'e dökülür. Bunlar; Dinyeper, Dinyester, Don Irmağı ve Kuban Irmağı Fransa sınırına kadar uzanan ve bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna. Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır. Türkiye'den ise belli başlı dört ırmak Karadeniz'de sonlanır: Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh (sonuncusunun büyük bölümü Türkiye'de olmasına karşın Gürcistan'da Batum'dan denize dökülür). Bu denize dökülen Avrupa ve Asya akarsularıyla birlikte Karadeniz havzasının alanı denizin kendisinden 5 kat daha geniştir ve yaklaşık 2.2 milyon km2'dir. Alaettin bahçekapılı. Karadeniz ve Çevre tuzluluk oranı oldukça fazladır.
Büyük beş ırmak Karadeniz'e dökülür. Bunlar; Dinyeper, Dinyester, Don Irmağı ve Kuban Irmağı Fransa sınırına kadar uzanan ve bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna. Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır. Türkiye'den ise belli başlı dört ırmak Karadeniz'de sonlanır: Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh (sonuncusunun büyük bölümü Türkiye'de olmasına karşın Gürcistan'da Batum'dan denize dökülür). Bu denize dökülen Avrupa ve Asya akarsularıyla birlikte Karadeniz havzasının alanı denizin kendisinden 5 kat daha geniştir ve yaklaşık 2.2 milyon km2'dir. Alaettin bahçekapılı. Karadeniz ve Çevre tuzluluk oranı oldukça fazladır.
Karadeniz'in kirliliği
Karadeniz'in flora ve faunası evsel ve endüstriyel kirlenme nedeniyle her geçen gün fakirleşmektedir. Irmaklardan gelen organik madde miktarı deniz suyundaki bakterilerin normalde ayrışabileceğinden daha fazla olduğundan, bakteriler deniz suyunda normalde bulunan çözünmüş oksijen yerine deniz suyunun bir bileşeni olan sülfür iyonlarından oksijeni temin ederler. Bu işlemin sonucunda ortaya son derece zehirli hidrojen sülfür (H2S) gazı çıkar ve 200 metrenin altında yaşamı engeller. Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm eko sistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar.
Özellikle Tuna Nehri tüm Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'ın endüstri ve evsel atık sularının boşaltıldığı bir yüzeysel su olup, doğal yaşam için ölümcül miktarda organik ve inorganik maddeyi Karadeniz'e getirmekte kirlilik oradan Boğazlar yoluyla da Marmara Denizi'ne taşınmaktadır. 1980'lerin ortasında bir geminin balast suyu ile Karadeniz'e gelen ve orijini Doğu Amerika kıyıları olan Mnemiopsis leiydi (Taraklı deniz anası) adlı canlı türünün doğal düşmanı olmadığı için Karadeniz'i istila etmiş, balık larvalarının temel besinleri olan zooplanktonları ve bizzat balık larvalarını yiyerek balık sayısında önemli oranda düşme yaşanmasına sebep olmuştur.
Samsun- Sarp Sınır Kapısı arasında 542 kilometrelik mesafede inşa edilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yatırımlarından birisi olarak gösterilen Karadeniz Sahil Yolu inşası sırasında sahil boyunca yapılan dolguların deniz canlılarına zarar verdiği çok sayıda bilim adamınca iddia edilmiş ve yolun yapımı bitmiş olmasına karşın, inşaası ve sonuçları kamuoyunda hararetli tartışmalara sebep olmuştur.
Özellikle Tuna Nehri tüm Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'ın endüstri ve evsel atık sularının boşaltıldığı bir yüzeysel su olup, doğal yaşam için ölümcül miktarda organik ve inorganik maddeyi Karadeniz'e getirmekte kirlilik oradan Boğazlar yoluyla da Marmara Denizi'ne taşınmaktadır. 1980'lerin ortasında bir geminin balast suyu ile Karadeniz'e gelen ve orijini Doğu Amerika kıyıları olan Mnemiopsis leiydi (Taraklı deniz anası) adlı canlı türünün doğal düşmanı olmadığı için Karadeniz'i istila etmiş, balık larvalarının temel besinleri olan zooplanktonları ve bizzat balık larvalarını yiyerek balık sayısında önemli oranda düşme yaşanmasına sebep olmuştur.
Samsun- Sarp Sınır Kapısı arasında 542 kilometrelik mesafede inşa edilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yatırımlarından birisi olarak gösterilen Karadeniz Sahil Yolu inşası sırasında sahil boyunca yapılan dolguların deniz canlılarına zarar verdiği çok sayıda bilim adamınca iddia edilmiş ve yolun yapımı bitmiş olmasına karşın, inşaası ve sonuçları kamuoyunda hararetli tartışmalara sebep olmuştur.
Doğal yaşam
Balık çeşitliliği açısından zengin olmayan denizde açık sularda, yunus ve domuz balığı kolonilerinin yanısıra arasında kıyılara dek vuran palamut ve hamsi sürülerine rastlanmaktadır. Bununla birlikte ekolojik sorunlar yüzünden günümüzde uskumru balığı kaybolmuş, palamut ve lüfer miktarı azalmış hamsi ise soyunu korumuştur. Çünkü o sadece Karadeniz'özgüdür. Pisi, dere pisisi, kalkan balıklarının ve çaça azalmış, kofana, torik, çinekopcinsleri tükenmiştir. Dünyanın en lezzetli balığı hamsinin stoğu, boyu ve ağırlığı azalmış, havyarı için avlanan ve nehir ağızlarında yaşayan Mersin balığının, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli tükenmiştir.
Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler ve bu ülkelerin şehirleri
Karadeniz'in oluşumu
Avrupa ile Asya’nın birleşim bölgesinde yerinde yer alan Karadeniz, 432000 km2 alanı ve 534000 km3 hacmi ile dünyanın en büyük iç denizlerinden birisidir. Kuzeydoğuda Kafkaslar, kuzeyde Kırım dağları ve güneyde Pontidler'in arasında oval bir basen oluşturan Karadeniz, oldukça ilgi çekici bir jeolojik yapıya sahip olup, çok sayıda çamur volkanı, aktif tortul taşınmasında rol oynayan kanallar, aktif faylar, metan sızıntıları gibi birçok jeolojik ve ekonomik oluşumlar içermektedir. Sismik yansıma kayıtlarının incelenmesi sonucunda, Karadeniz'in güney kıyısının basenin oluşması sırasında etkin olan açılma tektoniğinin etkilerini taşıdığı gözlenmiştir. Ayrıca Karadeniz'in oşinografik olarak da ilgi çekici bir yapısı olup, su kolonu içerisinde 100-150 m derinliklerden itibaren canlı barındırmayan oksijensiz (anoksik) bir yapıya sahiptir. Kretase'den beri sürekli bir tortulaşma alanı olması nedeniyle derin basende 15 km'ye yakın bir tortul kalınlığı mevcuttur.
Alpin katlanma kuşağı içerisinde bulunan Karadeniz baseni, sıkışma kuşakları ile çevrili olmasına karşın açılma tektoniği özelliği gösterir. Bu sıkışma kuşakları, güneyde Pontidler, doğuda Kafkaslar, kuzeyde Kırım ve batıda Balkanitler'dir. Karadeniz, günümüzde batimetrik olarak tek bir basen olmasına karşın, derin sismik veriler Doğu Karadeniz Baseni (DKB) ve Batı Karadeniz Baseni (BKB) olarak isimlendirilen iki ana açılma baseninin varlığını işaret etmektedir. Her iki basen kuzeybatı-güneydoğu uzanımlı kabuksal bir yükselim ile (Orta Karadeniz Sırtı, OKS) birbirinden ayrılır. Bu sırt, Oligosen-Erken
Alpin katlanma kuşağı içerisinde bulunan Karadeniz baseni, sıkışma kuşakları ile çevrili olmasına karşın açılma tektoniği özelliği gösterir. Bu sıkışma kuşakları, güneyde Pontidler, doğuda Kafkaslar, kuzeyde Kırım ve batıda Balkanitler'dir. Karadeniz, günümüzde batimetrik olarak tek bir basen olmasına karşın, derin sismik veriler Doğu Karadeniz Baseni (DKB) ve Batı Karadeniz Baseni (BKB) olarak isimlendirilen iki ana açılma baseninin varlığını işaret etmektedir. Her iki basen kuzeybatı-güneydoğu uzanımlı kabuksal bir yükselim ile (Orta Karadeniz Sırtı, OKS) birbirinden ayrılır. Bu sırt, Oligosen-Erken
Miyosen zamanına dek bir çökelme bariyeri olarak kalmış, ancak bundan sonra tortullar tarafından kaplanmış ve her iki basen batimetrik olarak 2200 m derinlikte tek bir basene birleşmiştir.
Günümüzde Karadeniz'in oluşumu ve yapısı levha tektoniği ışığı altında incelenmektedir. Birçok araştırmacıya göre Karadeniz, Pontid volkanik yayının arkasında, kuzeye dalan Tetis okyanusunun bir yay-arkası (back-arc) basenidir. Karadeniz'in bu şekilde tektonik olarak açılmasına dair ilk modellerde basit bir çözüm genelde kabul görmüştür. Pontid yayının güneye sürüklenmesi ve Andrussov Sırtı'nın saatin ters yönünde dönmesi sonucu, BKB ve DKB'nin eş zamanlı olarak geç Kratese'de açıldığı dikkate alınmıştır. Batı ve Orta Pontidler'i içeren bir parçanın Moezyan Platformu'ndan ayrılarak, iki ana transform fayı boyunca güneye sürüklenmesi sonucu BKB'nin açılmış olması görüşü, birçok araştırmacı
Günümüzde Karadeniz'in oluşumu ve yapısı levha tektoniği ışığı altında incelenmektedir. Birçok araştırmacıya göre Karadeniz, Pontid volkanik yayının arkasında, kuzeye dalan Tetis okyanusunun bir yay-arkası (back-arc) basenidir. Karadeniz'in bu şekilde tektonik olarak açılmasına dair ilk modellerde basit bir çözüm genelde kabul görmüştür. Pontid yayının güneye sürüklenmesi ve Andrussov Sırtı'nın saatin ters yönünde dönmesi sonucu, BKB ve DKB'nin eş zamanlı olarak geç Kratese'de açıldığı dikkate alınmıştır. Batı ve Orta Pontidler'i içeren bir parçanın Moezyan Platformu'ndan ayrılarak, iki ana transform fayı boyunca güneye sürüklenmesi sonucu BKB'nin açılmış olması görüşü, birçok araştırmacı
tarafından kabul görmüştür.
DKB'nin Eosen açılması, Andrussov Sırtı'nın saat yönünde dönmesiyle olmuştur. Bu durum her iki basenin eşzamanlı açıldığını ve Pontidlerin güneye sürüklendiğini vurgulamaktadır. Bu modelde sürücü kuvvet, geriye dönme (roll-back) veya benzer işlemlerce sürülen, Pontid yayının güneye, okyanus tarafına doğru hareketidir.
DKB'nin Eosen açılması, Andrussov Sırtı'nın saat yönünde dönmesiyle olmuştur. Bu durum her iki basenin eşzamanlı açıldığını ve Pontidlerin güneye sürüklendiğini vurgulamaktadır. Bu modelde sürücü kuvvet, geriye dönme (roll-back) veya benzer işlemlerce sürülen, Pontid yayının güneye, okyanus tarafına doğru hareketidir.
Doğu Karadeniz Bölgesinin Güncel Kinematiği
Karadeniz, aktif Arap-Avrasya çarpışmasının batı kanadında ve Anadolu'nun batıya doğru tektonik kaçışına neden olan Kuzey Anadolu Fayı'nın (KAF) kuzeyinde yeralmaktadır. Bu levhalar arası deformasyon sonucu Anadolubloğu, KAF boyunca batıya kaymaktadır. Son GPS gözlemleri, Anadolu'nun Avrasya'ya göre, saatin ters yönündeki rijit dönüşünü işaret etmektedir. Deformasyonun büyük kısmı KAF boyunca toplanmış, Anadolu'nun rijit olarak kaçışı nedeniyle Karadeniz, bu çarpışmadan etkilenmemiştir. Bu deformasyon, Küçük Kafkas tektonik cephesi boyunca, doğu Türkiye Karadeniz kıyı hattından batıya doğru hızla azalır.
GPS çalışmalarından elde edilen hızlara göre, doğu Karadeniz'in doğu kıyısında az miktarda kuzey-güney kısalması gözlenmektedir. Güneybatı kısmında ise batıya hareket gözlenir. Doğu basendeki kuzey-güney hareketler birkaç mm/yıl oranındadır. Son sismik aktivite verilerine göre, Doğu basende sıkışma tektoniği rejimi halen aktiftir. Bu bölgedeki depremlerin fay düzlemi çözümleri de sıkışma rejimini işaret etmektedir. Karadeniz'in batı kısmı, sıkışma veya genişleme rejiminin aktif olup olmadığına karar verecek kadar önemli sismik aktivite göstermemektedir.
GPS çalışmalarından elde edilen hızlara göre, doğu Karadeniz'in doğu kıyısında az miktarda kuzey-güney kısalması gözlenmektedir. Güneybatı kısmında ise batıya hareket gözlenir. Doğu basendeki kuzey-güney hareketler birkaç mm/yıl oranındadır. Son sismik aktivite verilerine göre, Doğu basende sıkışma tektoniği rejimi halen aktiftir. Bu bölgedeki depremlerin fay düzlemi çözümleri de sıkışma rejimini işaret etmektedir. Karadeniz'in batı kısmı, sıkışma veya genişleme rejiminin aktif olup olmadığına karar verecek kadar önemli sismik aktivite göstermemektedir.
Karadeniz'in depremselliği
Karadeniz ve çevresi, düşük depremselliğe sahip bir bölge olarak tanımlanmakta olup, en önemli depremsellik Karadeniz ile ilintili değil, KAF gibi geniş çaplı bölgesel kırıklar ile ilişkilidir. Karadeniz'in depremselliği oldukça düşük ve kabuksaldır. Sıkışma tektoniğinin oldukça belirgin olduğu kuzeydoğu kıyıda bindirme mekanizmasına sahip depremler oluşmaktadır. Güney kıyı ise neredeyse tamamen asismik olup bir pasif kıyı olarak tanımlanabilir. Güneyden kuzeye olan tüm sıkışma gerilmesi, KAF'ın geniş çaplı sismik aktivitesi tarafından boşaltılır. Sonuçta oluşan gerilme alanı, Karadeniz'in bir sıkışma çöküntüsü olduğu ve Kafkas kıtasal kabuğunun Karadeniz'in okyanusal kabuğuna bindirme yaptığı yönündeki görüşle oldukça uyumludur.
Deprem odak mekanizmalarının ve atım vektörlerinin incelenmesi Doğu Anadolu ve Büyük Kafkaslar'ın deformasyon şeklindeki temel farklılığı ortaya koymaktadır. Büyük Kafkaslar'da odak mekanizmaları bindirme tipindedir. Büyük Kafkaslar'daki sıkışma, güney yamacındaki
Deprem odak mekanizmalarının ve atım vektörlerinin incelenmesi Doğu Anadolu ve Büyük Kafkaslar'ın deformasyon şeklindeki temel farklılığı ortaya koymaktadır. Büyük Kafkaslar'da odak mekanizmaları bindirme tipindedir. Büyük Kafkaslar'daki sıkışma, güney yamacındaki
bindirmeler sistemi ile açıklanır. Kafkaslar'daki tüm depremler kabuksaldır ve deprem odaklarının büyük çoğunluğu 20 km seviyesine toplanmışlardır.
Kırım'ın güneyi sismik olarak aktif olup, bu bölgedeki güçlü sıkışma oldukça belirgindir. Bu üste binmelerle ilişkili olan deniz tabanı deformasyonu, bugünkü mevcut aktiviteyi göstermektedir; bu durum, Kırım'ın hemen güneyinde toplanan deprem episantrları ile de doğrulanmaktadır.
Doğu ve Batı Karadeniz Basenleri, Orta Karadeniz Sırtı olarak isimlendirilen dar bir masif kabuk bloğu ile ayrılmaktadır. Sırt, her iki yanda, BKB ve DKB'nin pasif kıyılarını oluşturan antitetik normal fay sistemi ile kuşatılmıştır. Güneyde sırt, dar bir grabenle ayrılan iki bloğa bölünür. Doğu bloğu (Andrussov Sırtı) güneyde yok olurken, batı bloğu (Archangelsky Sırtı) güneye doğru daha da yükselerek Türkiye kıyısında belirgin bir topoğrafik yükselim oluşturur. Sinop Baseni, bu yükselimi Pontidler'in kıtasal yamacından ayırır. Güncel tortullarla dolu olan Sinop baseni kuzeybatıya doğru BKB ile birleşmektedir. Özel olarak Archangelsky Sırtı, bölgesel olarak yükselmiş taban duvar blokları ve kuzey-güney kıtasal yamaçlarını oluşturan ana açılma fayları göstermektedir.
DKB, Paleosen'den günümüze, 12 km kalınlığında bir çökelmeye maruz kalmıştır. Bu çökelmenin mekanizması hala tartışmaya açık olmasına karşın, genelde Yeni-Tetis'in kapanmasıyla ilintili olan ve daha güneyde Türkiye'de uzanan yitim zonu ile ilişkili yay-arkası açılması tarafından başlatıldığı dikkate alınmaktadır.Kırım'ın güneyi sismik olarak aktif olup, bu bölgedeki güçlü sıkışma oldukça belirgindir. Bu üste binmelerle ilişkili olan deniz tabanı deformasyonu, bugünkü mevcut aktiviteyi göstermektedir; bu durum, Kırım'ın hemen güneyinde toplanan deprem episantrları ile de doğrulanmaktadır.
Doğu ve Batı Karadeniz Basenleri, Orta Karadeniz Sırtı olarak isimlendirilen dar bir masif kabuk bloğu ile ayrılmaktadır. Sırt, her iki yanda, BKB ve DKB'nin pasif kıyılarını oluşturan antitetik normal fay sistemi ile kuşatılmıştır. Güneyde sırt, dar bir grabenle ayrılan iki bloğa bölünür. Doğu bloğu (Andrussov Sırtı) güneyde yok olurken, batı bloğu (Archangelsky Sırtı) güneye doğru daha da yükselerek Türkiye kıyısında belirgin bir topoğrafik yükselim oluşturur. Sinop Baseni, bu yükselimi Pontidler'in kıtasal yamacından ayırır. Güncel tortullarla dolu olan Sinop baseni kuzeybatıya doğru BKB ile birleşmektedir. Özel olarak Archangelsky Sırtı, bölgesel olarak yükselmiş taban duvar blokları ve kuzey-güney kıtasal yamaçlarını oluşturan ana açılma fayları göstermektedir.
Pockmarklar, tüm dünyada çamurlu deniz tabanlarında geniş çapta gözlenen kraterlerdir. Pockmarklar, genellikle gaz ve/veya sıvı akışı ile ilişkilidirler. Sürekli tortul yığışımı ve tektonik sıkışma nedeniyle, yakın yüzey tortullarında oluşan gaz ve boşluk sıvıları aşırı basınç altında kalmakta ve geçirgen yollar boyunca deniz tabanına göç etmektedirler. Aşırı basınç altında kalan bu gaz/sıvıların, aniden ve patlama şeklinde deniz tabanına çıkışları sonucunda, deniz tabanında krater şekilli çöküntüler (pockmark) oluşur. Pockmarkların depremlerden önce ve deprem sırasında aktif duruma geçtiğine ve deprem sırasında deniz tabanından yüksek oranda gaz çıkışı olabildiğine dair gözlemler, taban altı gaz ve sıvı akışı ile deprem aktivitesi arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Pockmarklar, yüzeyaltı hidrolik aktivitesi, olası yamaç kaymaları ve deniz tabanı duraysızlığının bir göstergesi olabilir. Kıtasal yamaçlarda kaymalarla birlikte pockmarkların oluştuğu gözlenmiştir. Pockmarklar petrol endüstrisi açısından da önem taşımaktadır. Bazı hidrokarbon alanlarının üzerinde çok sayıda pockmark oluşumu gözlendiği için, bazı sınırlamalara rağmen pockmarklar, derinlerdeki hidrokarbon birikimlerinin göstergesi olabilirler.
Karadeniz Resimleri
-
Diego Homem ait bir Karadeniz Haritası -
1544, Battista Agnese'ya ait Karadeniz Haritası -
Karadeniz: NASA uydu fotoğrafı -
Karadeniz haritası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder